GRAMOFON AVRAT

Yönetmen: Yusuf Kurçenli

Senarist: Ayşe Şasa

Hikâye: Sabahattin Ali

Oyuncular: Türkan Şoray, Hakan Balamir, Emin And, Mehmet Akan, Güzin Özipek, Menderes Samancılar, Sevinç Pekin, Gülsen Tuncer, Kemal İnci, Ferda Ferdağ, Oktar Durukan, Erbil Altanay, Suat Özbek, Selahattin Fırat, Uğur Duru, Yaşar Çimen, Yılmaz Uyar

“Gramofon Avrat ise temsilin uzağında, yaşayageldiği temsile en ağır darbeyi vurdu bedeniyle. Ayağa kalktı, bir kelime etmedi, ardından gelen bakışları umursamadan acıyla yürüdü, yolun kenarındaki bir eve girdi. Duvarları görenlerce iğfal edilmiş bir mekâna…

Bir kurban mıydı, evet.

Bir kurban mıydı, asla!”

 

Gramofon Avrat, Türk sinemasının önemli yapı taşlarından biri olarak kabul edilmiştir. 1987 yılında Sabahattin Ali’nin aynı isimli hikâyesinden senaryolaştırılan film, dönemin toplumsal yapısını ve kadınların yaşam mücadelesini iyi bir şekilde yansıtır. Filmin senaristi Ayşe Şasa, bu filmden “En iyi senaryom.” diye bahseder. Filmin başında ve sonunda gramofondan yükselen müzik, toplumun kadınlara yüklediği rollerin ve beklentilerin de sürekli tekrar eden bir kısır döngü olduğunu ifade eder. Filme adını veren gramofon, geçmişin sürekli tekrarlanan ve değiştirilemeyen sesidir sanki. Bir sahnede filmin baş kahramanı Cemile, hüzünlü geçmişiyle ve yaşadığı travmalarla olan bağını şarkı söyleyerek seyirciye usul usul aktarır adeta.

“Gezdiğim dikenli aşk yollarında

Elimden bir kırık saz geldi geçti

Kara talihimden yine bu yılda

Baharı görmeden, yaz geldi geçti

 

Adını andıkça titrerim hala

Var mı, benim gibi aşka müptela?

Muhabbet denilen püsküllü bela

Sormayın, başımdan az geldi geçti.”

Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi, insan hep geçmişinin izlerini taşır. Farkında olmadan o izlerin peşinden koşar.

 

Film, bu dünyanın içinde sıkışıp kalan kadının toplumdaki konumunu ve yaşadığı zorlukları ele alır. Kadınların evlilik, çocuk sahibi olma, toplumun beklentilerine uygun hareket etme ve yaşadığı baskıları gözler önüne serer. Erkek hegemonyasının baskısından korunmaya çalışan kadınların çaresizliğini, Cemile’nin özgürlük arayışını, yaşadığı zorlukları, erkek egemen toplumun kadınlara yüklediği rolleri, kadına getirdiği sınırlamaları, film boyunca seyirciye aktarır.

“Medeniyet kadını!

Bedeniyle metâsı temsilin…

Kırmızı kuşağıyla bâkir…

Seyrin yaratımı medeniyet…”

Filmin konusuna gelince:

Cumhuriyetin yeni kurulduğu dönemlerdir. 1930’lu yılların Konya’sında oturak alemlerinin ünlü göbek dansçısı Cemile, Azime yengeyle yaşamaktadır. Bu iki kadının en büyük hayali büyük kente gitmek ve rahat bir hayat yaşamaktır. İstanbul’a gidebilmek, yaşadığı bu hayattan kurtulabilmek için oturak alemlerinde dans eden ve bade sunan Cemile, bu alemlere kendisini götüren ve koruyan faytoncu Murat’a aşık olur. Azime, Gramofon Avrat (Cemile)’ı alemlerine davet edenlerin akıllı uslu olmalarını ne kadar söylerse söylesin, her oturakta muhakkak kavga çıkmaktadır. Fakat Cemile, hepsinden kolayca kurtulmayı bilir, tam kavga alevlenip kendisi yüzünden dövüşenler birbirine girdiği anda yavaşça oradan kaçmaktadır. Her seferinde kendisini aleme getiren Murat, kapıda hazır bekler ve asla kavgaya karışmaz, birlikte faytona atlar, bağların arasından dolaşarak Cemile’yi Azime yengenin evine götürür.

Bir gün Azime yenge ile hamama giden Cemile’yi Terzi Mürüvvet görür. Mürüvvet Azime’ye, kendisinin tanıdığı Ali Bey’in dükkanına Cemile’yi götürmesini, beğendikleri kumaşlardan almalarını daha sonra yanına gelmelerini, kızı böyle pejmürde dolaştırmamasını söyler. Kumaş almaya gittiklerinde dükkanın sahibi tüccar Ali Bey Cemile’ye aşık olur. Mürüvvet çok güzel bir elbise diker, bir de tokalı yeni bir çift ayakkabı hediye eder Cemile’ye. Ali Bey’in karısı akıl hastasıdır. Tedavisi için çok uğraşır fakat bir türlü düzelmez. Boşluğa düşen ve Cemile’ye aşık olan Ali Bey oturak alemlerine gitmeye başlar.

Kendi sonunu kendi hazırlar insanoğlu, taa ki kendi sonu gelene kadar, sonu gelir de bir türlü uyanmaz.

 

Kasabanın ileri gelen zenginlerinden birinin oğlu olan Rıfat, Cemile’nin müptelası olmuştur sık sık oturak alemleri düzenleyip Gramofon Avrat’ı (Cemile) da bu alemlere çağırmaktadır. Rıfat yine hazırladığı oturak alemlerinden birinde taşkınlık yaparak Cemile’yi rahatsız edecek davranışlarda bulunur. Cemile bu olaydan sonra zengin, aynı zamanda hovarda olan Rıfat’ın çağırdığı hiçbir aleme katılmaz. Onun yerine Tüccar Ali Bey’in hazırladığı oturak alemlerine gitmeye başlar. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi, insan hep geçmişinin izlerini taşır. Farkında olmadan o izlerin peşinden koşar. Cemile de hiçbir zaman hissedemediği, gerçek anlamda bir erkek tarafından sevilme arzusu ve korunma ihtiyacının peşinde koşmaktadır. Bir nevi kendi hapishanesini kendisi kurmuştur aslında.

Bir gece Tüccar Ali Bey’in hazırladığı oturak alemine gidecekken Rıfat, Cemile’yi zorla kendisinin hazırladığı aleme götürmek için kaçırmaya kalkar. Faytoncu Murat, Cemile’yi korumak için onu vurarak öldürür ve hapse girer. Aynı gece Azime karakola götürülür. Azime’nin, Cemile’yi alemlere göndererek biriktirdiği tüm parası çalınır. Azime ettiğini bulmuştur. Masum bir genç kızın üzerinden kazanmak istediği paranın çalınması oldukça manidardır. Kendi sonunu kendi hazırlar insanoğlu, ta ki kendi sonu gelene kadar, sonu gelir de bir türlü uyanmaz. İşte Azime de para hırsı, haksız kazanç peşinde koşarken yine kaybettiği paracıklarının üzüntüsünden kalp krizi geçirerek ölür. Cemile ise yaşanan bunca şeyden sonra Terzi Mürüvvet’le yaşamaya başlar. Bu arada sık sık Murat’ı hapishanede ziyarete gider. Tüccar Ali hemen her konuda Cemile’ye yardım eder. Ali, Cemile’nin Murat’a aşık olduğunu fark eder.

 

Cemile, Ali’nin kıskançlıklarına tahammül edemez. Bu yüzden Murat’a zarar verdiğini gören Cemile, yaşadıklarına daha fazla dayanamaz, bir geneleve yerleşir. Yaşadığı bu durum karşısında hem isyan eder hem de halini kabullenmek zorunda kalır. İç dünyası karmakarışık olmuştur.

“Bugünden sonra kadın ne bir oturağa gitti ne eline kaşık alıp oynadı ne de güzel ve yanık sesini duyan oldu. Evvela yaşlıca birinin yanına kapatma girdi. O kendisini kapı dışarı edince de umumhaneye düştü. Fakat her salı günü muhakkak hapishaneye gidip Murat’ı görür ya birkaç kuruş para yahut da yağ, bulgur, cıgara gibi bir şey bırakırdı. Aralarında bir iki kelime bile konuşmadıkları halde kendi uğruna hiç düşünmeden adam vuran bu çocuğu, vücudunu satıp kazandığı paralarla besliyor, belki de artık yalnız bunun için çalışıyordu.”

(Sabahattin Ali, Resimli Her şey, 05.12.1935)

Cemile, sık sık aynaya bakar, aynadaki yansımasını uzun uzun izler. Kimliğini ve yerini sorgulamaktadır. Toplumun ve Azime yengenin beklentileri ile kendi iç sesinin arasında sıkışıp kalmış bir kadındır Cemile. Bu durum, bir çeşit kimlik bunalımı yaşamasına neden olur. Cemile, yalnızlık ve sıkıntı içinde kasabanın sokaklarında dolaşır. Bir türlü içinden çıkamadığı çelişkiler yumağının içinde kaybolmuştur adeta. Kıyafetleri, onun iç dünyasının bir yansımasıdır, duygusal durumuna göre değişmektedir. Aslında birçoğumuz için de giydiklerimiz, saçlarımızın şekli, rengi, kullandığımız ruj, ruh halimizi yansıtmıyor mu? Kırmızı tıpkı bizde olduğu gibi, Cemile’nin de hayatında önemli bir yere sahip olan tutkularını, aşkı ve yaşadığı tehlikeleri, görünür olma isteğini ifade eder. Dans kıyafetleri ise hayallerini…

Gramofon Avrat, sadece bir dönem filmi olmaktan öte, sinema aracılığıyla topluma mesaj veren, estetik açıdan da oldukça başarılı bir yapım. Film, kadınların yaşam mücadelesi, sanatın gücü, kimlik arayışı gibi evrensel temaları işlerken, aynı zamanda Türk sinemasının klasikleşmiş yapıtlarından biri olarak da yerini almıştır. Özetle, Gramofon Avrat, Türk sinemasının önemli yapımlarından biri olmasının yanı sıra, psikolojik derinlikleriyle de izlenmeye değer…

0 yorum
1 beğeni
Prev post: CANCAĞIZIM…Next post: AYŞE ŞASA: ‘Otobüsteki İyi Çocuk’

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Arşiv
Kategoriler
En Son Yazılar

Aylık Ücretsiz Dijital Dergimize Abone Olmak İster Misiniz?

Yazının Yayınlanmasını İster Misin?

  • Kapadokya
  • Mercan Dede
  • https://konsoledebiyat.com/wp-content/uploads/2024/11/Konsol-Edebiyat-Website-Fon-2-1.mp3