Ayşegül Soytaş
-
Bir kedi mırıltısına yükleyip tüm dertlerimi, bir çift göz eşliğinde huzura ermek istiyorum. Ayaklarım toprağa değsin, bakışlarım ufka. Bir martı çığlığıyla bölünsün uykularım. Tanıdık bir ezgi aniden çağırıversin beni hayal…
-
Bahar geldi… Bir devrimin ardından yorgunların gülümsemeleri gibi, tek yumruk olmuş kardeşlik gibi, beşi bir olmasa da parmakların hayatı kavrayışı gibi… Çiğdemler, kardelenler, sümbüller kuşanarak örtüsünün üzerine, toprağa bahar geldi.…
-
Gözlerinde saklı diyarlar barındıran çocuk aniden gülümsemeye başladı günün birinde. Bir kış sabahında sislerin ardından usul usul yayılan güneşin kızıllığı yakalanıverir ya yolda olanlara, aynı öyle: ‘Kış olduğu için geç…
-
Bir gün, bir şeyi başaramamış da en büyük başarısızlığı o olmasın diye, o günden sonra hiçbir şeyi başarmaya çalışmamış gibiydi. Elini uzattığı her işi yarım bırakıyor, yıllardır hayalini kurduğu şeylere…
-
Yoruldum artık ayrılıklardan. Bir fazladan özleme tahammülüm yok artık. Karnımdaki ağrılara, içimdeki boşluklara bir yenisini eklemeye takatim yok. İnsanın, kavuşamayacaklarını özlemesi yasaklansın isterim, hep başka bahara ertelenen hasretlerin son kullanma…
-
Geldi yine mektup mevsimi… Nedendir bilmem sonbahar biraz da mektup kokusudur benim için. Yeni başlangıçlar, eski vedalar… Kâğıt üzerinde saatlerce gıcırdayan kalem sesi… Çiseleyen yağmur, üşüyen parmak uçlarım… Esen rüzgârla…
-
Saçları döküldükten sonra ilk kez karşılaşıyorduk. Karşımda kaşsız, kirpiksiz, bıyıksız, kel bir adam duruyordu. Hiç tanımadığım birinin gözleri, en iyi tanıdığım o adam gibi bakıyordu. Bakışlarındaki tanışıklık da olmasa görüntüsü…
-
Sokakta kalmıştı, annesizdi… Onun buz gibi bedeni vardı, benim sarıp sarmalamaya hasret, sıcacık ellerim… Ona, karnını doyuracak biri; bana, acıktığında mırıldandığını duyacağım bir ses lazımdı. Eksiklerimizle, o kadar tamamlıyorduk ki…
-
Kırgın ruhunun kanatları yoktu. Sadece kelimeleri biliyordu kırgınlığını… Göklerde, denizlerde, bedeninde, geçmişteki çocukluğunda, gele(meye) cegindeki kaygılarında ışıktan hızlı dolaşırken; sığındığı sözcükler, ona nasıl bir oyun oynuyordu? “Ölüm, yaşayabilmek için sonsuzca…
Arşiv
Kategoriler
En Son Yazılar
-
EDİTÖRDEN Haziran 6, 2025
-
RUHUN ÇIRILÇIPLAK HALİ: SİNÉAD O’CONNOR Haziran 5, 2025
-
NOTHING COMPARES 2 U Haziran 5, 2025
-
BENİ UNUTMA Haziran 5, 2025
-
SEVDAYA DÜŞERKEN Haziran 5, 2025