Cancağızım!
Ben alazlanan bir korkunun gölgesinde
Vurulurken deli divane
Gül dalına dokunmuşken tam da
Dikenle kanayan ellerimle
Uzandığım küf kokulu zamana
Meydan okumak mı bu?
Söyle niye?
Bir başkaldırı mı yoksa?
Bilmeden neye
Gayemi sorma sen de ne diye
Muamma soruların enginliğinde
Bildiğim ne varsa zaten hepsini unuttum
Kör kütük günlerin çarkı,
Şahidim vicdandan yoksun
Cancağızım!
Bak şu halime
Git gide yaşlandım nihayet
Git gide ufaldım
Git gide saklandım
Kirpiklerimden vuruldum bazen
O mihrabı zulüme
Gönlüm kan revan
Kalbim suskun.
Sanki ta elest bezminden
Lime lime umutlarım
Kaldıysa şayet, hala kırıntısında aklım
Cancağızım!
Adem ve Havva’dan yad ise sevdam
Düştüm de benliğimden kovuldum
Leyla’sı ne haddine devrin?
Aslı’sından kime ne?
Suyun en derininden bir Şirin ile
Yaşamak mı kolay?
Yoksa devrilip gitmek mi?
Hiç bilmeden bile
Cancağızım!
Tadı kaçtı hayatın
Nereye baksam yangın
Yok mu Allah’ın aşkına bir lahza vakti
Suyu taşıyan karıncanın?
Tahtını yıksın tekerrür ile zalimin.
Güvercin anlasın halimi,
Anlatsın yarına tane tane
Güneş doğsun sinesine
Devirsin buzdan saltanatını
Ben ki yaşamın rükununda
Vazgeçmişsem canımın kaidesinden
Konsun avucuma sonra
Zeytinle, yaprakla ve dalla.
Ben ki tesellisine muhtaçken
Yüreğim ellerimde,
Ellerim yüreğimde
Cancağızım!
Şimdi bir de sensizliğin vatanındayım
Ölsem de zor, yaşasam da
Ey başımı dizlerine yasladığım hüzün!
Şefkatini de seni de istemiyorum artık
Ateş üfleyen güneşi de
Halesi sitemkar ayı da
Cancağızım!
Şimdi sensizliğin vatanındayım
Şimdi kabul olmayan duaların sırrında
Fethini beklediğim yenilgilerin sınırında
Tuhaflığında olup bitenin
Öyle işte Cancağızım
Öyle işte