EDİTÖRDEN

Yoruldum artık ayrılıklardan. Bir fazladan özleme tahammülüm yok artık. Karnımdaki ağrılara, içimdeki boşluklara bir yenisini eklemeye takatim yok. İnsanın, kavuşamayacaklarını özlemesi yasaklansın isterim, hep başka bahara ertelenen hasretlerin son kullanma tarihi olsun mesela.  

Yoruldum artık anlatmaya çalışmaktan. Cümleleri anlamlarına göre sıralamaktan ve ‘dahi’ anlamına gelen -de’yi diğerlerinden ayırmaktan, bir cümle hatta aynı paragraf içinde kullandığım kelimelerin tekrara düşmemesine çalışmaktan yoruldum. Hislerin de bir işareti olsun isterim, nokta gibi, virgül gibi mesela. Cümlenin nerede bittiğini, nefesin nerede alınacağını hatırlatır gibi, ‘yorma ve incitme’yi fısıldasın. Kelimeleri de azat etsek derdimizin tercümanlığından, işaretlerin insafına sığınsak. 

Gülümsemelerin de yorgunuyum nicedir. İnsanın yüzünü acıtan zoraki tebessümlerin, nasılsın diye sorulduğunda iyiyim demelerin, güneşli havayı güzel diye adlandırmanın… Bir metro çıkışında herkesle mecburen aynı yöne gitmenin bile canımı sıktığı noktadayım. Bugün hiç umursamadığım bir kıymık acısına yarın feryat figan ağlayabilirim.

Tüm bu sözlerin ve onların hissettirdiklerinin ardından başa sarıyorum yeniden. Sonu yine ayrılık olsa da kavuşmayı arzuluyor, kelimeleri anlamlarına ayırıp -de ve -ki eklerini mutlaka gerektiği gibi kullanmaya devam ediyorum. “Nasılsın?” diye soranlara cevap vermeden önce yüzüme kocaman bir gülümseme iliştiriyor ve önce ben inanıyorum iyi olduğuma. Güneşli havaları gördüğümde içimde bir göç başlıyor mesela daldığım dehlizlerden dünya semasına. Ama hala sevmiyorum metro çıkışlarında herkesle aynı yöne sürüklenmeyi, hala kendime 2 dakikalık zaman tanımanın hayalini kuruyorum.

Edebiyatın kanatları altına saklanıp içimdekileri editör yazısına taşıdığım 23. sayıda, bu iç döküş için affınıza sığınıyorum. Hala daha neden yazım işleriyle ilgilendiğimizi anlamayan, edebiyatın edebine yakışır şekilde eserler ortaya konsun diye verdiğimiz çabalarımızı küçümsedikten sonra sabah kahvesinin yanına kedi, çiçek ya da kitap kapağı yerleştirerek çektikleri fotoğrafı sosyal medya hesaplarında paylaşanlara -bu sayfaları okumadıkları için- hala yolda olduğumuzu ve vazgeçmeyi düşünmediğimizi iletmenizi rica ediyoruz. 

İyi ki varsınız. Keyifli okumalar…

0 yorum
7 beğeni
Prev post: AYŞE ŞASA: ‘Otobüsteki İyi Çocuk’

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Arşiv
Kategoriler
En Son Yazılar

Aylık Ücretsiz Dijital Dergimize Abone Olmak İster Misiniz?

Yazının Yayınlanmasını İster Misin?

  • Kapadokya
  • Mercan Dede
  • https://konsoledebiyat.com/wp-content/uploads/2024/11/Konsol-Edebiyat-Website-Fon-2-1.mp3