Bir kedi mırıltısına yükleyip tüm dertlerimi, bir çift göz eşliğinde huzura ermek istiyorum. Ayaklarım toprağa değsin, bakışlarım ufka. Bir martı çığlığıyla bölünsün uykularım. Tanıdık bir ezgi aniden çağırıversin beni hayal aleminden. İyot kokan saçlarıyla çocuklar koştursun etrafımda.
Vallahi çok şey istemiyorum. Bir bardak bergamotlu çay, bir de yoğurtlu karışık kızartma. Akşamına kapı önünde çay, çekirdek, mahalledeki çocuklarla koşturma. Rüzgar çocukluğumun yönünden essin mutlaka. Yaralarımı öpsün annem, babam kollarında uçursun beni son defa.
Oltanın su üstündeki titreşimine bağlanan heyecanlardan bir buket yapıp, zor zamanlar için yastık altında saklamak istiyorum. Sonsuz maviliğin ortasında bir nokta gibi kalmanın yalancı bilgeliğiyle, öğütler versin bıyıkları sararmış balıkçı. Yalpalasın biraz ayakları, dili dolansın, söyleyemesin mesela en önemli kelimeyi. Hatırlayıp hatırlayıp gülelim sonra o hallerine. Bir de elimiz boş döndüğümüz balık seferlerine.
Öfkeyi sadece dalgakıranlarda patlayan dalgalar göstersin. Deniz feneri karanlıktan korktuğu için değil gemileri selamlamak için yaksın ışıklarını. Durmadan sağa sola savrulan ama tutunduğu kayadan destek alan yosunlardan köksüzlüğe ilaç yapılsın. Yârin anavatanı yaralardan anılara taşınsın. Olmazlar olsun, şarkılar acıtmasın yaş aldıkça.
Konsol Edebiyat okuru alsın 26. sayıyı, sarsın sarmalasın. Kendi dileklerinden bir bohça yapıp başucuna assın. Susunca anlayan dilesin, konuşunca dinleyen, ağlayınca duyan.