Bir kandırmacanın içinde.
En çok kendini inandırarak.
O beyaz pirinçlerin içinde siyah taş.
Tüm sarı balıkların içinde kırmızı olan.
İçinde dürüst, dilinde çoklu yalan.
Zihninde yüzlerce soru, esasta kalbi talan.
Bu gök yerle ne zaman birleşti?
Aklım mı bulandı?
-yoksa gözlerim mi sağır?
Divâneler nerede geziyor?
Oraya yetişelim.
Ay ve güneş ne zaman kavuşacak?
Yıldızlar postacılık yapsın!
Ya da istifa etsinler semadan meteorlar gibi.
Sahrada suyu kim bulabilir, efsunlanmış gözlerden başka.
Ama dünyada köleliği bilemez düşmeden zillet aşka!
Yorgun başlar hangi omuza düştü?
Milyon yıllar üşüşürken göğüslere.
Hiçbir örümcek ağ yapamasın düşlere.
Beyaz zihinlere siyahı çalan kim?
Gönlün kıyısına demir atmaya gelmiş yavuz hırsızlar!
Küflü olan esasen kafalar,
-ekmeklere atılan ise yalnızca iftira!
Binlerce cevap sorusuz.
Soruyu sormak günah!
Hangi dünya evla, hangi yaşamak mübah?
Çöpü karıştıran çocuk mu uğursuz?
Çöpe muhtaç eden insan mı nursuz?