RESSAMLAR TEPESİNDEN ESEN RÜZGAR

Soğuk ama güneşli bir günde arkadaşlarımla Paris’in meşhur Montmartre mahallesinde buluşmak üzere sözleştik. Paris’in 18. bölgesinde yer alan mahalle, peri masallarındaki şatoları andıran Sacré-Cœur Kilisesi, 19. yüzyıldan itibaren Picasso, Dali, Van Gogh gibi sanatçıların hayatlarının önemli bir bölümünü geçirdikleri daracık evleri, ressamların ufacık iskemlelerde dileyenlerin portre ve karikatürlerinin çizdikleri meydanı ve sanatçıların hatıralarının yaşatıldığı müzeleriyle tam bir açık hava müzesi.

Montmartre kelimesinin kökeni konusunda iki rivayet var; Birincisi Mont de Mars yani Mars Dağı. Milattan önce birinci yüzyılda, Roma imparatorluğunun hüküm sürdüğü dönemde, burada savaş tanrısı Mars’a adanan bir tapınak inşa edilmiş. Diğer bir rivayete göre ise Mont Martyrs – Şehitler Tepesi anlamına geliyor. Efsaneye göre MS. 250 yılında Hıristiyanlığı yaymak amacıyla İtalya’dan gelen Saint (aziz) Denis, dönemin valisi tarafından, o zamanki pagan din adamlarının kışkırtmalarıyla, günümüzde Absesses ismiyle anılan meydanda, diğer iki inançlı arkadaşıyla birlikte başları kesilerek öldürülür. Vaizlik görevinin bitmediğini düşünen aziz, kesik başını alır, yürüyerek tepeyi tırmanır ve bu sırada davasını anlatmaya devam eder. Sonrasında Paris’in Patronu olarak adlandırılan azizin geçtiği düşünülen yerlerde şimdi irili ufaklı anıtlar, kiliseler, heykeller sıralanırken azizin kesik başını elinde tuttuğu bir heykel de küçük bir meydanı onurlandırıyor. Hatta şimdi bile özellikle migren ağrısı olan Hristiyanlar onun adına dua ediyorlar. Azizin çektiği baş ağrısı düşünüldüğünde bu durum oldukça ironik.

Metro 2 ve 12 ile gidilebilen bölgeye varmak için evimin yakınındaki istasyondan trene ve sonrasında metro 2’ye binerek Absesses durağında indim. Metronun Montmartre çıkışındaki merdivenleri adımlarken duyduğum keman sesi biraz sonra hissedeceklerimin habercisi gibiydi. Çıkış kapısının sağındaki küçük parkın önünde, savrulan uzun kahverengi saçlarının arasında keman çalan, mor elbiseli genç kadının daima gülümseyen yüzü ve delişmen tavrıyla tezat oluşturan hüzünlü melodi beni olduğum yere çiviledi. Gösteri bittiğinde yerde bulunan keman çantasına birkaç bozukluk bırakıp, içimden tekrar ettiğim şarkı eşliğinde aheste aheste yandaki küçük parka yürüdüm. Parkın hemen girişinde solda bulunan bir duvar oldukça dikkat çekici. Duvara yapıştırılmış 40 metrekarelik seramik panoya 250 dilde Seni Seviyorum’ yazılı olmasından dolayı duvara Je t’aime duvarı (Seni seviyorum) deniyor. 

Absesses Meydanı, art-nouveau tarzı metro girişi, ortada yer alan küçük atlı karınca ile bitişikteki parkta bulunan ‘Je t’aime duvarı’ ile başlı başına turistik bir mekân. 

Buradan kilisenin bulunduğu tepeye ulaşabilmek için gidiş geliş olarak bölünen ince merdivenlerle 222 basamak çıkabilir veya az ilerde bulunan füniküleri (eğimli asansör) kullanarak da kilisenin girişine varabilirsiniz. Ben bu gidişimde yürüyerek çıkmaya karar verdim. Sağlı sollu küçük butiklerin, kafelerin, barların yer aldığı daracık sokaklarda ilerlerken küçük bir kafenin önünde akordeon çalan bir sokak müzisyenine rastladım. Montmartre’ın sembolü haline gelmiş siyah bir kedinin müzisyenin omuzlarında pofuduk bir minderde oturuyormuşçasına rahat tavırlarını hayranlıkla izledim. Müzisyen, Yann Tiersen’in Amélie’nin Valsi eserini çalıyordu. 

Vaizlik görevinin bitmediğini düşünen aziz, kesik başını alır, yürüyerek tepeyi tırmanır ve bu sırada davasını anlatmaya devam eder.

Amélie filmi (Le Fabuleux Destin d’Amélie Poulain) dünyaca ünlü nadir Fransız filmlerinden biri. Birisinden şöyle bir söz duymuştum: Fransız sinemasından daha kötü bir şey varsa o da Fransız sinemasıdır, (renkler ve zevkler tartışılmaz tabii). Bu görüşe biraz katılmakla beraber, sinematograf cihazını icat eden ve ilk sinema yapımcıları olarak kabul edilen Lumière kardeşlerin ve sonrasında birçok ilkin başarıldığı Fransız sinemasının dünya sineması tarihindeki yeri inkâr edilemez. Fransız kültüründe gördüğüm anarşik düşünce yapısını, özgürlüklerinden taviz vermeyen bu anlayışın sanat, fikir ve sosyolojik etkilerini başka bir zamana ve bu konuda kafa yormuş fikir işçilerine bırakarak Montmartre mahallesine dönüyoruz. Efendim dünyaca meşhur Amélie filmi bu tepede çekiliyor. Kahramanımız buradaki çok eski bir apartmanda yaşıyor ve bir barda çalışıyor. Filmin hayranları sadece Amélie’nin çalıştığı barı ve yaşayan film platosu diyebileceğimiz sokakları, evleri, dükkânları görebilmek amacıyla hayli uzaklardan geliyorlar.

Montmartre’ın en yüksek yerinde inşa edilen ve Paris’in birçok yerinden görülebilen Sacré-Cœur Bazilikasının yapımına 1870 yılında gerçekleşen Fransa-Prusya savaşındaki yenilgi sonrasında başlanıyor. Savaştaki yenilgiyi devrimden bu yana geçen yaklaşık yüz yıllık bir ahlaki çöküntünün cezası olarak gören birkaç hayırsever kilisenin yapımı için ön ayak oluyor ve ulusal meclisin kararıyla kilisenin yapımına başlanıyor. Neredeyse tamamı halkın yardımlarıyla inşa edilen kilise 1923 yılında resmi olarak açılıyor. Kutsal kalp anlamına gelen Sacré-Cœur, tavanda bulunan devasa mozaiğin alt kısmındaki ‘İsa’nın kutsal kalbine, şevkli, tövbekâr ve minnettar Fransa’ sözünden geliyor. Kilise Notre Dame de Paris Katedralinden sonra en çok ziyaret edilen ikinci kilise. 83 metre yüksekliğe çıkan üç kubbeli yapısıyla kilise, ilhamını Bizans mimarlığı ve Ayasofya’dan alıyor ve bu haliyle kocaman beyaz bir pastayı andırıyor. Kilise su temasıyla kendini temizleme özelliğine sahip bir tür kireç taşından yapıldığı için her yağmur yağdığında âdeta yeniden boyanan dış yüzey yüz yıldır beyaz rengini muhafaza ediyor.

Bazilikanın bir kaç metre arkasında Place du Tertre Meydanı, bilinen adıyla Ressamlar Tepesi bulunuyor. Meydanda birçok ressam şövalelerini turistler için kuruyor. Belirli ücretler karşılığında portrenizi ya da karikatürünüzü yaptırabiliyor ve meydanı çevreleyen teras kafelerde krep eşliğinde kahvenizi yudumlayabiliyorsunuz. Kare şeklindeki meydanı irili ufaklı müzeler atölyeler çevrelemiş. Ayrıca sürrealist ressam Salvador Dali’ye adanan bir de Dali müzesi var. Hatta müzenin içinde zaman zaman Dali’nin kahkahaları duyuluyor. Van Gogh, Picasso, Renoir gibi meşhur ressamlar hayatlarının bir bölümünü bu ilham verici mahallede geçiriyorlar.

Montmartre çok eski zamanlardan beri kutsal bir yermiş. Pagan Galyalılardan Mars, Venüs gibi tanrılarına adaklar adayan Pagan Roma’ya, Saint Denis’den günümüze kadar mukaddes sayılan bölge 19. yüzyıldan itibaren sanatçıların, yerlerinden edilmiş çiftçilerin ve işsizlerin mekânı haline gelmiş. Zamanında Paris’in dışında sayılan bölge, nispeten ucuz kiralarından dolayı bar, kabare ve sefahat âlemiyle  sanatçıların, işsizlerin sığınağı olmuş. Elektrik ve ısınma imkânlarının olmadığı ahşap harabe evlerle bölge zamanla bohem hayatın merkezi haline gelmiş. 

Yaklaşık 130 metrelik yüksekliğiyle Paris’in zirvesi sayılan Montmartre’da zamanında 30 kadar yel değirmeni bulunuyormuş. Tepenin ayaklarında bulunan ve içinde yetişkinlere yönelik eğlencelerin yapıldığı Moulin Rouge (Kırmızı Değirmen) gibi kabare ve barlar, gününü gün etmek isteyen turistler için tam bir cazibe merkezi. Ayrıca Paris’in yeniden yapılandırılması sırasında merkezden kovulan işsizler, evsizler ve hırsız takımı da gelip bölgeye yerleşmiş. Tepeyi ve çevresini gezerken çantalarınıza ve değerli eşyalarınıza dikkat etmenizde fayda var.

Tanzimat döneminden itibaren Türk ‘aydını’ için Paris sanatın, edebiyatın, düşüncenin ve biraz da bohemliğin başkenti olmuş.

Tanzimat döneminden itibaren Türk ‘aydını’ için Paris sanatın, edebiyatın, düşüncenin ve biraz da bohemliğin başkenti olmuş. O vakitler Paris sokaklarında kundura eskitmek bir itibar vesilesi sayılırmış. 

1924 yılında Paris’e gelen Ahmet Haşim uzun süre parasız, aç-susuz kaldığı ve parasızlıktan hapsolduğu Paris’ten, kendi ifadesiyle, ‘sükût-u hayale’ uğramış bir halde döner ve düşüncelerini Bize Göre’de şu cümlelerle anlatır:

“Aile kontroluna tabi yerli gençler için emsalsiz bir çalışma yeri olan Paris, otelde yatıp kalkan iradesiz yabancı için ise aksine, baş döndürücü bir fuhuş ve rezalet girdabıdır. Birçok memleketlerden bu şehre tahsillerini yapmak üzere gönderilen gençler tam bir hazırlık, müthiş bir iyi niyet ve hiçbir şeytani baştan çıkma ile erimeyecek bir iç kuvvetle mücehhez değillerse, ruhlarını ve etlerini bu cehennemi çarkın dişlerine kolayca kaptırırlar. Her ırka mensup nice bedbahtlar, Paris’ten memleketlerine dönerken, her gece alışılmış saatlerde yataklarına girmiş olmaktan başka hiçbir günahları olmayan vatandaşlarına karşı kafa tutmak için, havada sopa şeklinde salladıkları yegâne yeni faziletleri, Montmartre, Saint Michel veyahut Montparnasse sokaklarında birkaç sene sabahlara kadar, kundura eskitmiş olmak meziyetinden başka bir şey değildir.”

Montmartre Tepesinin kafelerinde karabuğday unundan yapılan krep yiyebilir, sokaklara taşmış teras kafelerde kahve, sıcak çikolata içebilir, Tertre Meydanında iskemlelere oturmuş ressamlara portrenizi veya karikatürünüzü yaptırabilir, bohem havayı hücrelerinize kadar yaşayabilirsiniz.

Arkadaşlarımla Montmartre’ı Arnavut kaldırımlı dar sokakları, birbiri üstüne yığılmış daracık evleriyle İstanbul’a benzettik, Beyoğlu ya da Eminönü’nden Sultanahmet’e çıktığımız yol ya da biraz Ortaköy, biraz Süleymaniye veya Salacaktan Üsküdar’ın ara sokakları… Belki de İstanbul özlemimden olacak daha mekândan ayrılırken yeniden gelme planları yaptığımı da itiraf etmeliyim.

Kıvrımlı merdivenleriyle dar sokakları, etkileyici bazilikası, müzeleri, meydandaki ressamları, keyifle kahve içip lezzetli krepler tadabileceğiniz kafeleri, lokantaları, bohem hayatın temsilcisi sayılan kabareleri, bistroları ile Montmartre, Paris’e geldiğinizde ziyaret listesinin başında bulunması gereken yerlerden biri.

Ressamlar tepesinden esen rüzgâr

Alıp götürür kimsesizliği

Yüzün dalga dalga aydınlanır

Savururken gökler çaresizliği…

 

0 yorum
4 beğeni
Prev post: ANNEMNext post: DOĞAN GÜNDE PİNHAN İMİŞ

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Arşiv
Kategoriler
En Son Yazılar

Aylık Ücretsiz Dijital Dergimize Abone Olmak İster Misiniz?

Yazının Yayınlanmasını İster Misin?
  • Konsol Edebiyat
  • Fon Muzigi
  • https://konsoledebiyat.com/wp-content/uploads/2025/01/WhatsApp-Video-2025-01-28-at-09.54.34.mp3