Kırgın ruhunun kanatları yoktu. Sadece kelimeleri biliyordu kırgınlığını…
Göklerde, denizlerde, bedeninde, geçmişteki çocukluğunda, gele(meye) cegindeki kaygılarında ışıktan hızlı dolaşırken; sığındığı sözcükler, ona nasıl bir oyun oynuyordu?
“Ölüm, yaşayabilmek için sonsuzca kaçındığımız, ama sözcükleri yaşatabilmek için kucak açtığımız…” Kısacık hayatının bilinmeyen yönlerinin yanında, cümlelerinin arasına yerleştirdiği ipuçlarında, kelimeleri yaşatmak için ölümle dans ettiği detayı görünüyordu. Sözcüklerini yaşatabilmek için kucak açtığı ölümün esintisine kendisini bırakan Marmara, yalnızlığı sebebiyle, girdaba dönüşen bu durumdan kurtulamıyordu.” çok yalnızım, mutsuzum göründüğüm gibi değilim aslında karanlıklarda kaybolmuşum… bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır aradıkça batıyorum karanlık kuyulara kimse duymuyor çığlıklarımı” “Ölüm, yaşayabilmek için sonsuzca kaçındığımız, ama sözcükleri yaşatabilmek için kucak açtığımız…” Yalnızlığını ve kurtuluş adına bir ışık aradığını açıkça yazsa da bu dizelerden haberi olmayanlar, onun kıvranışını melankoli olarak yorumlayarak, tamamen zifiride kalmasına (istemeden) sebep oluyorlardı. “En yakın yabancı sendin” cümlesiyle eşine seslenişi, bu yardım çağrısının hemen ardından kâğıda düşüyor ve ertelenmiş acılarının harekete geçtiğini söyleyerek, zihninde kurguladığı yolun her aşamasını sözcüklerinin arasına saklamaya devam ediyordu: “Ne zamandır ertelediğim her acı, Çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,” … Kendisinden başkasının duyamadığı bir ezgi dolaşmaya başlamıştı Marmara’nın kulağında ve hiç de iyi şeyler söylemiyordu. “çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi yiten bu işte” diyor, artık kendini o saf akışa bırakamadığını,
bu sebeple yeniden yorumladığı hayatının; “çözüldü aşkın zarif ilmeği bulandı aynalar duruluğu. çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık olduğunu…” sözleriyle, hangi yanlış uzaklığa çekildiğinin mesajını veriyordu. “biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye veda edeceğim” Ve etti… “ey iki adımlık yerküre senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!” diyerek rest çektiği 29 yıllık hayatını, kimselere göstermediği şiirlerine, günlüklerine sıkıştırdı. Ardından kapanıveren bir pencere aralığını kullanarak bu dünyadan ayrılmayı seçti. Arkasında bıraktığı onlarca soruya karşılık, doğduğu bu ayda, tek şey sormak isterdim ona: Niye izin vermedin ki, yoluna kuşlar konmasına?